loader image
Resim Alt

Koşulsuz Sevgi

 Sevgi; Annemizden doğduğumuz an itibari ile ihtiyaç duyduğumuz en temel gereksinimimiz.   Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde 3.sırada olsa da sevgi ihtiyacımızın karşılanması zaman içinde oluşan tüm değerlerimizin temelini oluşturuyor.

Anne ve Babamızdan ilk bebeklik dönemlerimizde  gördüğümüz koşulsuz sevgi yani seni olduğun gibi kabul ediyorum , hayatta olduğun ve  hayatımın bir parçası olduğun için   her halinle seni seviyorum hali,  değerlerimizi oluşturuyor. Ebeveynlerin, teşekkür  ve takdir etme yetilerinden mahrum olan bebeklerine koşulsuz sevgi ve şefkat beslemeleri, güven ilişkisini oluşturmada en korunaklı yapıyı sağlıyor.

Bebekte zamanla  algı düzeyinin oluşması ve ilk yaşların gelmesi ile ebeveynde koşulsuz sevgi bütünlüğünü bozan bazı mekanizmalar oluşmaya başlıyor. Peki ideal anne baba derken neyi vurguluyoruz? Size bağımlı olarak doğan çocuğun bu bağımlılığını zamanla azaltan , onun birey haline dönüşmesini sağlayan ebeveynleri kastediyoruz. Bazı aileler yaş ilerledikçe bu bağımlılığı arttırırken bazı aileler de çocuklarını birey olarak yetiştiriyor.

Çocuğu birey olarak yetiştirmek için doğduğu anda varolan zihinsel bütünlüğünü mümkün olduğu kadar korumak gerekiyor. Peki çocuğun bu bütünlüğü nasıl bozuluyor? Çocuk ben çok değerliyim ve biriciğim algısından nasıl uzaklaşıyor?

İsterseniz önce koşulsuz sevgi veren aileden koşullar koyan aileye dönüşerek oluşturduğumuz duygulara bakalım . Bu kavramları örnekler üzerinden açıklamanın anlamayı daha kolaylaştıracağını düşünüyorum.

  1. Koşul koymak ;Yemeğini yersen?

Odanı toplarsan?

Sınavından yüksek puan alırsan? Bir yerlerden tanıdık geldi mi? Bu cümleler…  Çocuğumuzun kimliğini bu süreçte oluşturuyoruz. Çocuk Anne Babam beni seviyor mu? sorusuna Evet diyorsa  bütünlüğü ile ilgili bir sorun yaşamıyor demektir. Hayır diyorsa ; Ailem beni Uslu olursam, Derslerimde başarılı olursam, Sözlerinin dışına çıkmazsam sever koşulu oluşturuyoruz demektir.

Verdiğiniz  mesaj; Koşulları yerine getirirsen seni severim.

  1. Karşılaştırma; Çocuğunuz ; Sınavdan 80 aldım diyerek geliyor?

Siz; Kaç kişi 100 aldı?

Çocuğunuz; Sınavdan 100 aldım?

Siz; Başka kimler 100 aldı.

Verdiğiniz  mesaj; Sen başkaları ile kıyaslanınca benim için değerlisin.

  1. Duygu Sömürüleri;  Yemeğini yemezsen üzülürüm.

Derslerinde başarılı olamazsan çok ağlarım.

Kitabını okumazsan perişan olurum.

Sınavı kazanamazsan arkadaşlarıma rezil olurum.

Verdiğiniz  mesaj; Senin  ne hissettiğin değil , Anne Baba olarak benim ne hissettiğim önemli.

  1. Utandırma; Sana yakıştı mı?

Senden hiç beklemezdim!

Çok hayal kırıklığı yarattın!

Verdiğiniz  mesaj; Davranışlarına dikkat etmelisin ve ailemizi  utandırmamalısın.

  1. Küsme; Bu davranış  çocuğa en fazla sıkıntıyı oluşturuyor. Yaptığı her hatalı davranışta ona küserek konuşmayarak verdiğiniz , seni önemsemiyorum cezalandırması kişiliğinde ve davranışlarında ciddi yaralar oluşturuyor.

Verdiğiniz mesaj;  Anne ve Baba olarak bizim  istediğimiz  gibi davranmazsan bizim sevgimizi de hak etmezsin.

  1. Eleştiri; Ebeveynlerin özellikle yeni bir davranış geliştirmek ya da öğretmek isterken çocuğunun olumsuz yaptığı bir davranışın üzerinden eleştirerek öğreticilik yapmaya çalıştıkları  bir yöntemdir.

Verdiğiniz mesaj; Ben seni olduğun gibi kabul etmiyorum ve  benim istediğim gibi davranış geliştirirsen  seni severim.

Tüm bu kalıp davranışların sonucunda çocukta farklı yollarla onay görme ihtiyacı ortaya     çıkıyor. Ben değerli değilim  inancı oluşan çocuk  hangi sağlıksız davranışları sergiliyor;

  • Çocuk, çok utangaç ve kaygı düzeyi yüksek , içine kapanık, ben değersizim ve bunu kimse fark etmemeli  diye düşünüyor.
  • Çocuk, narsist davranışlarda bulunuyor. Değersizlik duygusu çok yüksek olduğu için sürekli kendisini ispatlamaya çalışıyor . Çok özgüvenli gözüken çocukların kişiliklerinin altında ciddi özgüvensizlik duyguları yatar.
  • Çocuk, saldırgan yada uysal davranışlar sergiliyor.
  • Yalan söyleme davranışları gözlemleniyor.
  • Zorbalık ve zorbalığa maruz kalma durumları yaşanıyor.

Ebeveynlerinden gördüğü söz ve eylemler sonucunda çocuk da  bazı inançlar oluşmaya başlıyor.

Başarılı olursam? Param olursa? Mevkim olursa ?  değer göreceğim.

Bu kabullerle büyüyen çocuk , yetişkinliğe ulaştığında bu kabulü alabileceği  ortamı dışarıda aramaya ve bunun için sahip olduğu maddi araçları öne çıkarmaya çalışıyor. 

Dış Kaynaklı bir birey, haline dönüşüm bu uyaranlarla başlıyor. Çocuk, kendi kontrolünde olmayan ve sürdürülebilmesi zor olan koşulları sağlayabilmek için sürekli kaygı taşıyan ve mutsuz olan yetişkinler haline dönüşüyor. Malesef hayatı dışarıdan gelecek tepkilere göre şekillendirmeye alışmış dış kaynaklı olan ebeveynler de dış kaynaklı çocuklar yetiştiriyor.

Dış kaynaklı ebeveyn para, mevki, sosyal statü, sahip olduğu ev,araba,aksesuarlar ile değer görmeye çalışıyorsa aynı değerlerin çocuğunda da oluşmasını istiyor. Çocuğunu  kendisine bağımlı yetiştiriyor. Dış kaynaklı bir insanın derindeki korkusu  bu kaynaklara ulaşamamak , Kişiliklerin Sağlıklı, Normal ve Sağlıksız olarak sarkaç gibi yaşanan dönemleri oluyor. Bu gün içinde bile değişiklik gösterebiliyor. Dış kaynaklı olan ve sağlıksız tarafında kalan bir kişi,  Depresyon, Madde bağımlılığı hatta intihar gibi seçeneklerden birine sapabiliyor.

İç kaynaklı birey, onay ihtiyacını kendi sahip olduğu güçlü taraflarından ve değerlerinden alan mutlu ve sağlıklı yetişkinler oluyor. 

Peki nasıl iç kaynaklı çocuklar yetiştireceğiz?

İşe, çocuğunuzun başarısının sonucunu değil gösterdiği çabayı överek başlayabilirsiniz.

-Sınavı kazandın…. bu süreçte çok çalıştın çok çabaladın ve gösterdiğin azim için seni takdir ediyorum.

-Sınavda istediğin sonucu alamadın…ama elinden geleni yaptın, çabaladın, bizim için çok değerlisin , daha farklı bir çalışma ile azmin ile başaracağını düşünüyorum.

Kendini doğru analiz edebilen , güçlü ve zayıf yönlerini objektif olarak değerlendirebilen , insanların hayatında nasıl bir fayda ve anlam yaratabilirim? sorusuna cevap verebilen çocuklar yetiştirerek onların iç kaynaklarına koşul koyarak seven ebeveynler olduğunuz takdirde çocuklarınızın iç kaynaklarını harekete geçirmiş olacaksınız. 

Nasıl motivasyonunu iç kaynaklarından alan bir çocuk yetiştirebiliriz? Bütün sihir kuracağınız cümlelerde,

–Çocuk çöp attığında  – Çok ayıp! (Dıştan kaynak)  bunun yerine,  Biz doğaya saygılıyız.(İçten kaynak)

–Çocuk yalan söylediğinde  -Çok kötü, sana yakıştı mı?(Dıştan kaynak) bunun yerine,  Yalan söylediğimiz zaman hayata karşı dürüst olmuyoruz.(İçten kaynak)

Çocuğumuzdan talep ettiğimiz davranışları kazandırmak istediğimiz değerleri ile birlikte söyleyeceğiz ki  iç kaynaklı yani motivasyonunu kendisinden , kendi gücünden alan yetişkinler haline  gelebilsinler. Ayrıca çocuğunuzla geçireceğiniz kaliteli zaman ,  sevildiğini ve değer gördüğü duygusunu tatmin edeceği için kaygı düzeyi düşecek  iç motivasyonu artacaktır.

Dış kaynakla beslenen çocuklar tek başına zaman geçiremez ve oyalanamazken , iç kaynaklı çocuklar kendilerine oyun kurarak uzun süre odaklanabilirler.

Kaliteli vakit geçirmek kavramının bilimsel literatürde tam karşılığı olmasa da An’da olmak diyebiliriz. An’da olmak ; Anne Babanında çocuk ile çocuk olması , oyunların rekabetsiz olması anlamına gelir. Kısaca Anne-Baba çocuğuna oyun oynatmayacak kendisi de oyunun içinde olacak , kendisi de eğlenecek, çocuğun hayatında  rutinler oluşturmak  çok önemlidir. Çocuğunuzla geçireceğiniz 10 dakikalık kaliteli birliktelik bile yeterlidir süreye çok takılmamak gerekir.

Değerlerimizi keşfettiğimiz an hayata karşı kaygılarımız azalır, özgüvenimiz yükselir. Mutlu ve başarılı çocuk yetiştirmek istiyorsak ilk prensip olarak şunu kabul etmeliyiz ki; Çocuk yetiştirmek kendini yetiştirmektir. Önce kendimizi tanıyarak işe başlayacağız.

Benim hayata karşı sorumluluğum; ‘’Bütün Anne Babaların, koşulsuz sevgi ile  birey çocuk yetiştirmesi’’ yaratmak istediğim farkındalık kısaca bu kadar.

Yorum Bırak